KOMİTE GÜNDEMLERİ
-
SAĞLIK KOMİTESİ
-
EKONOMİ KOMİTESİ
-
ÇEVRE KOMİTESİ
-
KADIN HAKLARI KOMİTESİ
Türkiye’nin işgücü piyasası ve istatistikleri değerlendirildiğinde, kadınların cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılığa maruz kaldığı görülmektedir. İşgücü piyasalarında cinsiyet ayrımcılığı; mesleklere girişlerde, ücretlerde ve terfi etme durumlarında nitelik bakımından eşitliği bulunan kişilerin yalnızca cinsiyetlerine bağlı olarak farklı muamele görmeleridir. Kadına yönelik cinsiyet esaslı ayrımcılığın önlenmesinin, kadının kişisel gelişimi ve toplumsal ilerleme bakımından önemli olduğu da düşünülerek bu ayrımcılığın önüne geçmek için neler yapılabilir?
-
ÇOCUK HAKLARI KOMİTESİ
-
TEKNOLOJİ KOMİTESİ
İki yıla yakın bir süredir pandemi ortamında yaşamaya devam ediyoruz. Şu an itibari ile pandemi Türkiye’de, 12 milyon insanı etkiledi ve 90 binden fazla ölüm bildirildi. Daha önceki viral enfeksiyonlara bağlı salgınlarda olduğu gibi bu pandemide de en önemli çıkış yolu aşıdır. Aşı karşıtlığı hareketinin bilimsel dayanakları bulunmamasına rağmen aktivistlerin liderlik ettiği bu süreçte, internet ve sosyal medyanın etkisiyle yanlış kaynaklardan üretilen yanlış bilgilerle beslenen insanlarda aşıya karşı yanlış algı ve tutumlar ortaya çıkabilmektedir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde aşılanma oranı %60 seyrinde ilerlemektedir. Ülkemizde aşıya karşı yanlış algıların önüne geçmek ve aşının yaygınlaştırılması için neler yapılabilir?
İşsizlik, sadece yetişkinler arasında değil, gençler arasında da yaygınlaşan ve birçok ülkenin ekonomisini olumsuz anlamda etkileyen küresel bir sorun haline gelmiştir. Türkiye’de genç nüfusun işsizlik oranı giderek yükselmektedir. 2021 TÜİK verilerine göre Türkiye’de genç nüfusun işsizlik seviyesi %32,4 olarak belirlenmiştir. Yüksek işsizlik oranına sahip bir ekonomi, sahip olduğu işgücünün önemli bir kısmını kullanmıyor demektir. Genç nüfusun toplam nüfus içerisinde önemli bir paya sahip olduğu ve genç işsiz sayısının yüksek olmasının ülke ekonomisine zararları göz önünde bulundurulduğunda, genç nüfusa daha fazla iş imkânı sunulması ve genç işsizlik oranının azaltılması için oluşturulabilecek çözüm önerileri nelerdir?
21.yüzyılda adını sıkça duyduğumuz kavramlardan olan sürdürülebilir kalkınma, insan ile doğa arasında denge kurarak doğal kaynakları tüketmeden, gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına imkân verecek şekilde bugünün ve geleceğin planlanmasıdır. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında atık geri dönüşümü çok önemli bir yer tutmaktadır. Geri dönüşümle hem aile hem ülke ekonomisine katkı sağlayarak bireyler sonraki nesillere daha temiz bir gelecek bırakabilir. TÜİK’in yayınladığı verilere göre toplumumuzun geri dönüşüme katılma seviyesi %10’la sınırlı kalmaktadır. Çoğu Avrupa ülkelerinde ise bu seviye %60’lara kadar çıkmaktadır. Geri dönüşümü ülkemizde yaygınlaştırmak ve artırmak için neler yapılmalıdır?
Genel anlamda çocuğa fiziksel ve psikolojik olarak zarar verme olarak ifade edilen istismar ve ihmal, çocukta benlik kavramının gelişimini olumsuz etkilemekte; çocukların bedensel, cinsel, zihinsel ve psiko-sosyal yönden sağlıklı bireyler olarak gelişmelerini engellemektedir. Çocukların yetiştiği aile ortamı, ana-baba-çocuk ilişkileri ve çocuk yetiştirme yöntemleri, onların ruh sağlığını ve kişilik gelişimini etkileyen etmenler arasında önemli yer tutmaktadır. Özellikle çocuklukta maruz kalınan şiddet, istismar ve ihmalin, çocukta derin izler bırakabileceğinin farkındalığıyla, ülkemizde aile içinde fiziksel ve duygusal çocuk istismarının önüne nasıl geçilebilir?
Bilinçli ve sınırlandırılmış bir şekilde kullanıldığında teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı bir gerçektir. Ancak teknolojinin karşımıza çıkarttığı internet, sosyal medya, video oyunları ve akıllı cep telefonlarının aşırı ve bilinçsiz kullanımı birçok olumsuz sonucu beraberinde getirmektedir. Teknolojinin bilinçsiz kullanılması dikkat dağınıklığı, konsantrasyon bozukluğu, anksiyete gibi sorunlara yol açmakla birlikte; toplumsal açıdan, toplum içindeki bireylerin sosyal ilişkilerine zarar vermekte, iletişim kurmakta zorluk yaşayan ve sorunlarla karşılaştığında çözüm üretemeyen gençlerin yetişmesine sebep olmaktadır. Özellikle 21. yüzyılda dünyaya gelmiş, teknolojinin içerisine doğmuş olan 12-21 yaş grubu bireylerin bu olumsuz sonuçlardan daha çok etkilendiği de dikkate alındığında konuyla ilgili alınabilecek önlemler nelerdir?